Havza Haber Ajansı’nın bildirdiğine göre, siyaset yalnızca söz sahipleri ve büyük şahsiyetlere ait bir alan değildir; bilakis, hepimizin hayatını etkileyen canlı bir akıştır. Gençler, gençlik coşkuları ve temiz fıtratlarıyla her zamankinden daha fazla bu süreçleri kavramaya muhtaçtırlar. Ta ki aldatıcı sloganların tuzağına düşmesinler ve tahrif rüzgârları karşısında savunmasız kalmasınlar.
Peki siyasi basiret nedir? Acaba gençlere olaylara yüzeyin ötesinden bakmayı, her hadisenin ardındaki sebep-sonuç ağını keşfetmeyi öğretmek mümkün müdür?
Bu soruya cevap bulmak için tarih araştırmacısı ve siyasi meseleler analisti Hüccetü’l-İslâm ve’l-Müslimîn Muhammed Vehîdî ile görüştük.
Bu röportajı, basiretli ve şuurlu bir nesil yetiştirme yolunda bir adım olması ümidiyle siz kıymetli okuyucularımıza sunuyoruz.
Havza Haber Ajansı'na zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz. İlk olarak şunu sormak istiyoruz:
Gençlerde siyasi basiret nasıl tanımlanır?
Basiret, olaylara derinlikli ve analitik bir bakışla yaklaşmak demektir. Eğer bu bakış açısı siyasi alana taşınırsa buna “siyasi basiret” denir.
Yani kişi, siyasi olayları ve gelişmeleri sistematik bir şekilde analiz edebilmeli, sebeplerini ve sonuçlarını görebilmeli ve meseleleri geçmiş, benzer paralel olaylar ve geleceğe yönelik öngörüler gibi üç boyutlu bir çerçevede değerlendirebilmelidir.
Gençlerde Siyasi Basiretin Önündeki Engeller
Her ne kadar gençler siyasi konulara katılım konusunda yüksek bir enerji ve heyecana sahip olsalar da analizleri zaman zaman bazı sınırlamalarla karşı karşıya kalabilir. Bu engellerden biri deneyim eksikliğidir; yaşlarının küçük olması ve karmaşık siyasi meselelerle daha az yüzleşmeleri, analizlerinin yüzeysel kalmasına yol açabilir.
Bunun yanında siyasi gelişmeleri düzenli takip etmeme de etkili bir faktördür. Zira gençlerin zihinsel dünyası genellikle kişisel, akademik ve sosyal kaygılarla meşguldür; bu da siyasete olan ilgiyi oldukça azaltır.
Öte yandan duygusal atmosferden etkilenme de gençlerin analizlerini gölgeleyebilir. Bazen duygusal ortamın veya basit sloganların etkisinde kalabilir ve olayları daha az akılcı şekilde değerlendirebilirler.
Bu nedenle gençlerin siyasi sahada varlığı umut verici olsa da eleştirel düşünmenin geliştirilmesi ve daha derin bir farkındalık kazandırılması büyük önem taşır.
Gençlerde Siyasi Basiretin Avantajları
🔹 Saflık ve adalet duygusu:
Gençler genellikle daha saf niyetlerle ve kişisel çıkar gözetmeksizin olaylara yaklaşırlar. Bu da analizlerinin yaygın siyasi hesaplardan uzak, daha samimi olmasını sağlar.
🔹 Zihinsel tazelik:
Ön yargılardan uzak olmaları nedeniyle genç zihinler bazen olaylara yenilikçi ve yaratıcı bir bakış sunabilir.
🔹 Öğrenme heyecanı:
Eğer bir genç siyasete ilgi duymaya başlarsa bunu yüksek bir enerji ve merakla takip eder; okumaya ve analiz etmeye daha istekli olur.
Sonuç olarak gençlerin siyasi basireti deneyim eksikliği nedeniyle sınırlı olabilir; ancak ahlaki duruşları ve motivasyonları açısından son derece kıymetlidir. Analitik okuma alışkanlığı, mantıklı tartışma ortamları ve siyasi tarih bilinci gençlerde siyasi basiretin gelişimine ciddi katkı sağlayabilir.
Siyasi Basiret Nasıl Oluşur?
Siyasi basiret, olaylara yalnızca bağımsız ve tekil bir nokta olarak bakmamak; aksine onları sebep-sonuç ilişkileriyle birbirine bağlı geniş bir ağ içinde analiz edebilmek demektir.
Bir olay gerçekleştiğinde siyasi basiret bize sadece o olayın kendisini değil aynı zamanda daha büyük süreçlerle ilişkisini ve muhtemel sonuçlarını görme yetisi kazandırır.
Bu, bir tespih tanesine bakmak yerine tüm tespih ipini izlemek gibidir: O tanenin neden orada olduğunu ve sıradaki hareketin ne olacağını ancak böyle anlayabiliriz.
Örneğin, İran'da son dönemde yaşanan bazı gelişmeleri düşünelim:
Acaba savaş çıkar mı, çıkmaz mı?
İşte böyle bir soruya cevap vermek için siyasi basirete ihtiyaç duyarız.
Mesela İslam İnkılabı Rehberi’nin şu sözüne bakalım:
“Güçlü olmak, savaşın çıkmasını engeller.”
Bu bir basiretli analizdir. Eğer bir ülke zayıf görünürse, düşman saldırma cesareti bulabilir.
Ama eğer güçlü, kararlı ve uyanık olursa düşman böyle bir saldırıyı aklından bile geçiremez.
Yani savaş başlamadan önce askerî gücü artırmak ve akılcı diplomasi yürütmek savaşı önleyebilir.
Bu durumda siyasi basiret iki temel boyuta sahiptir:
🔹 Çok katmanlı analiz:
Olayları geçmiş, şimdi ve gelecek ekseninde; aynı zamanda daha geniş siyasi bağlamda değerlendirebilmek.
🔹 Akıllı eylem:
Bugünkü tutum ve kararları, bu analiz temelinde şekillendirerek tehditleri bertaraf etmek ve fırsatları değerlendirmek.
Çocuklarımızın siyasi ve sosyal farkındalığını artırmak için hangi pratik yöntemleri önerirsiniz?
Çocuklarımızda siyasi basireti artırmak için uygulanabilecek yöntemlerden biri, onlara tüm olaylara karşı analitik bir bakış açısı kazandırmaktır.
Siyasi ve sosyal bilinç sahibi bireyler yetiştirmek için hayatlarının ilk yıllarından itibaren olayları analiz etme becerisini onlara kazandırmamız gerekir. Bu eğitim, günlük olayların analiz edilmesiyle ve pratik yaparak gerçekleşir.
Örneğin çocuğumuz bir sınavdan istediği sonucu alamadığında bu durumu ona şu şekilde öğretmek için değerli bir fırsat olarak görmeliyiz: Hiçbir olay tek başına ortaya çıkmaz; onu şekillendiren bir nedenler zinciri vardır.
Böyle bir durumda çocuğumuzu azarlamak veya aceleyle yargılamak yerine onunla birlikte oturup şu soruları birlikte değerlendiririz: Bu sonuç hangi etkenlerin ürünüydü?
▪ Sınav için yeterli bir çalışma planı var mıydı?
▪ Derse odaklanarak mı katıldı?
▪ Dersi yeterince dinlememiş olabilir mi?
▪ Duygusal veya ailevi sorunlar performansını etkilemiş olabilir mi?
▪ Öğretimin kalitesi ve okul ortamı yeterince uygun muydu?
Bu analitik yaklaşım, hayatın tüm alanlarına genellenebilir.
Çocuklarımıza hayatlarında meydana gelen olumlu ya da olumsuz olayların nedenlerini araştırmayı öğretmeliyiz. Aynı yöntemi, başarıları analiz ederken de uygulamalıyız.
Eğer çocuğumuz bir alanda iyi bir sonuç elde ederse birlikte bu başarının hangi etkenlere bağlı olduğunu değerlendiririz:
Kişisel azmi mi etkili oldu?
Aile desteği, öğretmenlerin rehberliği ya da çevresel fırsatlar mı bu başarıda rol oynadı?
Bu sürekli tekrar edilen alıştırmalar, çocuğumuzun zihnini sosyal ve siyasi meselelerin karmaşıklığını anlamaya hazırlar.
Zamanla bu analitik beceri, kişisel konuların ötesine geçerek sosyal ve siyasi meselelerin kavranmasına doğru genişler.
Çocuğumuz tıpkı kişisel meseleler gibi sosyal ve siyasi gelişmelerin de birçok iç içe geçmiş etkene dayandığını öğrenir.
Bu olayları anlamak için yüzeysel ve tek boyutlu bakıştan uzak durmak gerekir.
İşte bu şekilde siyasi ve sosyal basirete sahip bir çocuk yetişir; öyle bir çocuk ki her olguyu nedenler ve etkenlerden oluşan bir ağ içinde değerlendirir ve aceleci yargılardan kaçınır.
Tarihî Anlatılar Yoluyla Analitik Zihin Geliştirme ve Siyasi Basiret Kazandırma
Siyasi basirete sahip, bilinçli bir nesil yetiştirmek istiyorsak çocuklarımızın zihnini daha küçük yaşlardan itibaren doğal ve ilgi çekici bir yolla olayları analiz etmeye alıştırmalıyız.
Bu eğitim, tarihî ve dinî hikâyelerin anlatımıyla başlayabilir; ama olayların sadece aktarılması şeklinde değil, her olayın oluşumuna neden olan etkenlerin incelenmesiyle gerçekleşmelidir.
Örneğin Aşura hadisesini çocuğumuza anlatırken bu olayı yalnızca İmam Hüseyin’in (a.s) Kerbelâ’da şehit edilmesi şeklinde sade bir rapora indirgememeliyiz.
Aksine bu olayı uzun bir zincirin bir halkası olarak sunmalıyız; öyle bir zincir ki kökleri Peygamber Efendimiz’in (s.a.a) dönemine kadar uzanır.
Örneğin açıklayabiliriz:
Nasıl oldu da münafıkların Peygamber (s.a.a) dönemindeki davranışları, sonraki olaylara zemin hazırladı?
O günkü toplumda değerlerin yavaş yavaş değişmesi nasıl Kerbelâ trajedisine yol açtı?
Bu yöntemi tüm tarihî olayları açıklamada kullanmak mümkündür.
Mesela İmam Hüseyin’in (a.s) mektuplaşmalarından ve yanıtsız kalan çağrılarından söz ettiğimizde şu soruyu gündeme getirebiliriz:
Tüm o insanlar, imanlı olmalarına rağmen neden İmam’ın yardımına koşmadılar?
Bu tür sorular, çocukların analitik bir zihne sahip olmalarını sağlar.
Çevrelerindeki olaylara, toplumun ve siyasetin durumuna karşı neden-sonuç ilişkisi kurarak bakarlar.
İşte bu da siyasi basiretin oluşmasına yol açar.
Okul ve eğitim sistemi bu alanda nasıl etkili olabilir?
Mevcut eğitim sistemimiz büyük ölçüde sonuç odaklıdır ve yalnızca öğrencilerin notlarıyla ortalamalarına önem verir.
Öğrenme süreci ve bireysel çaba ise genellikle dikkate alınmaz.
Bu yaklaşım iki temel soruna yol açar:
Birincisi, öğrencilerin zihnini sadece sonuca odaklı hâle getirir.
İkincisi ise çeşitli dış etkenlerden dolayı arzu edilen sonuçlara ulaşamayan öğrencilerde yılgınlık meydana getirir.
Bu sistemi süreç odaklı bir yapıya dönüştürebilmek için her öğrencinin bireysel gelişimine odaklanmak gerekir; onu başkalarıyla kıyaslamak yerine kendi ilerleyişiyle değerlendirmeliyiz.
Bir öğrenci bir derste ilerleme kaydetmişse, tam not alamasa bile bu çaba görülmeli ve takdir edilmelidir.
Ayrıca başarı ve başarısızlıkların arka planındaki etkenler incelenmelidir:
Acaba sorun ailevi koşullardan mı kaynaklanıyor?
Öğretmenin öğretim yönteminden mi?
Yoksa eğitim imkânlarının yetersizliğinden mi?
Sonuç olarak yüksek notlara dayalı üstün öğrenci odaklılık, sonuç odaklı bir yaklaşımdır.
Ancak eğer sonuç odaklılık yerine süreç odaklılığa önem verirsek -her ne kadar bu çok zor bir iş olsa ve ülke çapındaki eğitim sisteminde uygulanması mümkün olmasa da- okul bazında ve yerel düzeyde belki gerçekleştirilebilir.
Genel anlamda da uygulanmasına dair bazı yaklaşımlar geliştirilebilir; buna rağmen birçok uygulama zorluğu bulunmaktadır.
İdeal bir eğitim sisteminde yalnızca nihai sonuçları değil öğrencilerin emeklerini ve süreçteki çabalarını görmek gerekir.
Öğrencinin kontrolü dışında gelişen sorunlar —örneğin ailevi problemler, uygun olmayan eğitim ortamı veya bireysel özellikler (hafıza, yetenek gibi)— yargılanmamalıdır.
Hafıza, yetenek hatta dış görünüş gibi özellikler doğuştan gelir ve büyük ölçüde bireyin kontrolü dışındadır; bu nedenle öğrenciler bu nedenlerle eleştirilmemelidir.
Ancak tembellik, derslere ilgisizlik veya dikkatsizlik gibi durumlar hakkında ise yargıya varılabilir.
Eğer basiretli ve bilinçli öğrenciler yetiştirmek istiyorsak, eğitim sistemi süreç odaklı olmalı ve yalnızca not ve ortalamaya değil öğrencilerin çabalarına, gelişimine ve bireysel zorluklarına önem vermelidir.
Ezber odaklı sınavlara dayanmak yerine derin düşünmeyi teşvik eden analitik projeler tasarlamalıyız.
Örneğin tarihte, olayların tarihini sormak yerine öğrencilerden bu olayların nedenlerini ve sonuçlarını analiz etmelerini istemeliyiz.
Ayrıca rol yapma oyunları da konuları sistematik anlamada yardımcı olabilir.
Öğretmenler yalnızca bilgi aktaran değil analitik düşünme rehberleri olmalıdır.
Öğrencilere her olguyu sebep-sonuç bağlamında değerlendirmeyi öğretmelidirler.
Bu beceri, ileride onların siyasi ve sosyal meseleleri kökten analiz etmelerine yardımcı olur; sadece olayların yüzeyine bakmakla yetinmezler.
Çocuklara ve gençlere başkalarının düşüncelerini sorgulamadan takip etmemeyi ve doğruyla yanlışı ayırt etmeyi nasıl öğretebiliriz?
Bu konu uzun vadeli bir eğitim yaklaşımı, sabır ve hoşgörü gerektirir. Yaşa uygun olarak siyasi ve sosyal bir basiret türü olarak adlandırabileceğimiz ilk eğitimlerden biri onlara şunu öğretmektir:
“İyilik ve hediyeyle yaklaşan herkes mutlaka senin dostun değildir. Onlar düşmanın ya da hırsız olabilirler.”
Bu eğitime çocukluktan başlarız; örneğin, “Şengul ve Mengul ile Üzüm Tanesi” adlı hikâyede, çocuklara her tatlı ve yiyecek getiren yabancının düşman ya da tehlikeli olabileceğini anlatırız.
Bu ders, sosyal uyanıklığın temelidir ve ileri yaşlarda da devam eder.
Ergenlik döneminde ise bu eğitimleri internet ve medya ortamlarına genişletiriz:
• “Her habere inanma! Önce kaynağını kontrol et.”
• “Güzel sözlerle yaklaşanlar seni aldatmak isteyebilir.”
• Şüpheli haber ajansları, dedikodular ve düşman propagandası hakkında konuşuruz ve gerçekleri ayırt etme yöntemlerini öğretiriz.
Çocukların Siyasi Eğitimi: Fikir Dayatmaktan Çok Bağımsız Düşüncenin Geliştirilmesi
Çocukların siyasi eğitim sürecinde temel bir ilkeye dikkat etmek gerekir: İnsan doğası gereği seçim yapabilen bir varlıktır.
Bu özellik çocuklarda çoğunlukla bizim “inatçılık” olarak adlandırdığımız davranışlar şeklinde ortaya çıkar, ancak aslında bu onların düşünsel bağımsızlığa doğal bir ihtiyaç duyduklarının işaretidir.
Çocuklar ve gençlerin siyasi eğitimi Şengul ve Mengul hikâyesine benzer, fakat daha geniş boyutlarda.
O, dış görünüşüyle aldatıcı kurt bugün karşıt ağlar ve sosyal medya ortamı biçiminde ortaya çıkmaktadır.
Farkı sadece şekil ve görünüşündedir, öz olarak aynı kalır.
Önemli olan şudur ki biz bu eğitimi çocuklukta başlatırız ancak ne yazık ki devam ettirmeyiz.
Oysa çocuklarımızın yaşına uygun olarak bu bilinçlendirme sürecini geliştirmemiz gerekir.
Yetişkinlerdeki Eğitim ve Değişim Çocukların Siyasi Basiretini Ne Kadar Etkiler?
Aile ortamı ve ebeveynlerin davranışları, çocukların siyasi düşüncesinin temel taşını oluşturur.
Çocuklar bir sünger gibi anne babalarının tüm davranış ve sözlerini içine çekerler.
Günümüzde ise Alfa nesli ile karşı karşıyayız; bu nesil, ebeveynleriyle yaşamaktan çok sosyal medya ve dijital ortamda zaman geçiriyor.
Böyle bir durumda ebeveynlerin rolü otoriter denetleyiciden sevgi dolu bir rehbere dönüşür.
Sormamız gereken soru şudur:
Çocuklarımız yanında en çok kimi hissediyor?
Kiminle daha fazla bağ kuruyor?
İşte bu noktada çevrenin etkisi ortaya çıkar.
Ergenlik döneminde, grup aidiyeti en üst düzeye çıktığında arkadaşlar ve sosyal çevrenin etkisi önemli ölçüde artar.
Dini bir aileden gelen bir çocuk, dini olmayan arkadaşlarının etkisine girebilir ya da tam tersi olabilir.
İşte bu dönem çocuklukta oluşan siyasi basiretin sınandığı andır.
Akıllı ebeveynler çocuklarına düşüncelerini ne şekilde oluşturacaklarını öğretir, onlara ne düşüneceklerini dikte etmezler.
Etkili siyasi eğitim, tıpkı yavaş yavaş büyüyen bir tohum gibi; bir anda şekillenen bir heykel yapmak değildir.
Başarıya giden yol süreklilik, sabır ve dolaylı öğretim yöntemlerinde saklıdır; acele ve dayatmada değil.
Saf Fıtratlarına Dayanarak Gençlerin Siyasi Eğitiminde Ebeveynlerin Eşsiz Rolü
Ebeveynler, dijital çağın hâkim olduğu bu dönemde bile çocukların eğitiminde hâlâ temel yapı taşıdır.
Ebeveynlerin yoğun dijital ortamın varlığını bahane ederek eğitimdeki vazgeçilmez rollerinden geri çekilmeleri stratejik bir hatadır.
Kutsal Savunma dönemi, gençlerin saf fıtratları ve adalet arayışları sayesinde doğruyu ve yanlışı derinlemesine kavrayabildiklerini ve kader belirleyici seçimler yapabildiklerini açıkça göstermiştir.
Gençlerin Siyasi ve Sosyal Basiret Yolundaki Altın Değerindeki Fırsat
Ergenlik dönemi sahip olduğu özgün özelliklerle, siyasi ve sosyal basiretin gelişimi için en uygun zamandır.
Bu yaşta bulunan gençlerin saf fıtratı, cesareti, dürüstlüğü ve çıkarcılıktan uzak olmaları onları tarafsız analistler ve adil yargıçlar yapar.
İnkılap ve Kutsal Savunma tarihindeki parlak örneklerde bu kapasiteyi açıkça gördük.
Küçük yaşına rağmen gösterdiği basiret ve cesaretle İmam Humeyni (r.a) tarafından takdir edilen Şehit Hüseyin Fehmide olduğu gibi.
Bu Eşsiz Kapasiteden Nasıl Faydalanabiliriz?
Gençlerin siyasi ve sosyal basiret kazanmaları yolundaki bu eşsiz potansiyelden yararlanmak için hem eğitici hem de uygulamalı kapsamlı ve etkili yöntemler kullanmalıyız.
İlk olarak, eğitimleri temelden ve sağlam bir şekilde başlatmak gerekir.
Çocukluk döneminde basit ve ilgi çekici hikâyelerle temel kavramları aktardığımız gibi ergenlikte de gerçek anlatımlar ve Kutsal Savunma’nın genç şehitleri gibi somut örnekler sunarak siyasi ve sosyal basireti güçlendirmeliyiz.
Tarihî anılar ve olaylar eğitim aracı olarak kullanıldığında gençlerin doğruyu yanlıştan ayırma ve analiz yetenekleri gelişir.
Bir sonraki aşamada gençlerin analitik becerilerini geliştirmeye özel önem vermek gerekir.
Bu, fikir ve siyasi grupların işleyişini öğretmek ve akışlarını tanıtmak yoluyla mümkündür.
Ayrıca özellikle günümüzde en önemli bilgi kaynağı haline gelen sosyal medyada haberleri ve bilgileri eleştirel süzgeçten geçirme yeteneğinin geliştirilmesi çok önemlidir.
Gençlerin soru sorabilecekleri ve görüş alışverişinde bulunabilecekleri özgür ve güvenli tartışma ortamları oluşturmak da onların kendine güvenle analiz yapmalarını ve düşüncelerini ifade etmelerini sağlar.
Pratik örnek gösterme, bu yolda en etkili yöntemlerden biridir.
Çağdaş tarihteki başarılı ve basiretli genç şahsiyetlerin tanıtılması, gençlere somut rol modeller sunarak ilham verebilir.
Eğitim kavramlarının güncel toplumsal meselelerle ilişkilendirilmesi ise onların çevrelerindeki gerçeklerle daha iyi bağ kurmalarını ve konuları daha derin anlamalarını sağlar.
Bu süreçte aile ve eğitmenlerin rolü çok kritiktir.
Ebeveynler ve öğretmenler, güçlü duygusal bağlarını koruyarak samimi ve açık bir ortam oluşturmalı; gençlerin tartışma ve fikir alışverişinde bulunmalarına olanak sağlamalıdırlar.
Düşünce dayatmasından kaçınmak ve gençlerde soru sorma, araştırma ruhunu güçlendirmek, onların özgüvenle meseleleri analiz etmelerine ve kendi görüşlerini oluşturmalarına yardımcı olur.
Son olarak basiretli ve bilinçli bir nesil yetiştirmenin sabır, planlama ve yaratıcı yöntemler kullanmayı gerektirdiği unutulmamalıdır.
Bu yöntemlerle Kutsal Savunma dönemindeki gençler gibi basiretli ve bilinçli, farklı alanlarda parlayan ve ülkemiz için gurur kaynağı olacak bir nesil yetiştirebiliriz.
yorumunuz